27.2.2019 12:26:10
AİLE HEKİMLİĞİNDE ŞİDDET ve MOBBİNG
17 Nisan 2014 günü, AHEF, Gaziantep ‘e giderek Şehit Dr. Ersin ARSLAN’ ı mezarı başında anarak, ailesine taziye ziyaretlerinde bulundu. Ayrıca 17 Nisan gününü, AHEF “ Şehit Dr. Ersin ARSLAN’ ı Anma, Sağlık Çalışanlarına Şiddete ve Mobbinge HAYIR Günü” olarak ilan etti. AHEF ‘in aile hekimleri arasında en son yaptığı sağlıkta şiddet araştırmasında; ankete katılan aile hekimlerinin %59,6 sının şiddete maruz kaldığı, kadınların daha çok oranda şiddet gördüğü, şiddete uğrayanların %60,8 inin şikayette bulunmadığı, %23,5’i polise/savcılığa, %14,4’ü üst kuruma bildirdiği ortaya konulmuştur. Ankete katılan aile hekimlerinin %98,9’ u şiddetin arttığını, %98,3’ü şiddetin daha da artacağını düşünmektedir ve %83,7’si kendilerini çalıştıkları kurumda bir şekilde güvende hissetmediklerini belirtmiştir. Saldırı nedenleri incelendiğinde ise, saldırgana göre, hekimin istediğini yapmaması (%72. 8), hekime göre ise hastanın uygunsuz isteği (%60. 3) sonucu çıkmaktadır. Bu yüzdelerin %87 oranında örtüştüğü görülmüştür. Buradan hastaların hekimlerinden uygunsuz isteklerde bulundukları anlaşılmaktadır.
Sağlık çalışanlarına uygulanan şiddetin yanında, birde idarecilerin çalışanlarına uyguladıkları mobbingi de göz ardı etmemeliyiz. Mobbingin tanımına baktığımız zaman “Mobbing kavramı, İngilizce “mob” kökünden gelmekte olup, “Mob” sözcüğü, aşırı şiddetle ilişkili ve yasaya uygun olmayan kabalıkanlamındadır. Sözcük Latince “mobile vulgus”tan türemiştir. İş yaşamında maddî ve manevî çok büyük zarara yol açan duygusal taciz, yakın geçmişte başlı başına bir olgu olarak tanımlanmıştır. Mobbingin (işyerinde psikolojik taciz) kelime anlamı, psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermektir. Türk Dil Kurumu, mobbing kavramının karşılığı olarak “Bezdiri” kelimesini belirlemiş ve bezdiriyi “İş yerlerinde, okullarda vb. topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir biçimde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma, dışlama, gözden düşürme” olarak tanımlamıştır.
Herkesin bildiği gibi son günlerde aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına hastanelerin ihtiyacı olsun olmasın, hastane acil servislerinde, zorunlu acil nöbetleri yazılmaktadır.Aile Hekimlerine zorunlu acil nöbeti konusunda elimizde 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu, Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği ve en son THSK’ nun çıkartmış olduğu 2014/12 sayılı acil nöbet genelgesi mevcut bulunmaktadır. Çıkartılmış olan tüm yasaların Anayasa’ya uygun olması gerekmektedir. Bir yasa maddesi Anayasa’ya aykırı olarak çıkartılamaz. Bunun denetimini de Anayasa Mahkemesi yapmaktadır. Son çıkartılan zorunlu acil nöbeti Torba Yasa değişikliği de Anayasa Mahkemesine taşınmış, esastan görüşme kararı beklenmektedir. Biz olaya başka bir pencereden bakalım. Mobbing penceresinden…
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu ‘nun 2. maddesinde, aile hekimi; kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekânda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Sağlık Bakanlığının öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabiptir.” hükmü yer almaktadır. İmzaladığımız Aile Hekimliği Hizmet Sözleşmesinin 3. maddesinde de” İlgili, Kurumca belirlenen aile hekimliği çalışma bölgelerinden Uygulama Yönetmeliğine uygun olarak tercih ettiği ............ nolu aile hekimliği biriminde, yürürlükteki kanun, yönetmelik, genelge ve verilecek talimatlara, hasta haklarına, mesleki ve genel etik kurallarına uygun olarak aile hekimliği görevini ifa etmeyi sözleşme süresince kabul eder.” hükmü yer almaktadır. Buradan da açık ve seçik olarak görüldüğü gibi aile hekimleri sadece aile hekimliği görevini belli bir mekanda vermek için bir sözleşme imzalamışlardır. Hastane acil servislerinde, acil servis hizmeti vermek için bir sözleşmeye imza atmamışlardır. Yani aile hekimleri gönüllü olmadıkları sürece, sözleşme imzalarken yer almayan bir şartı, şimdi kurallar değişti diye, (olağanüstü haller hariç, savaş, deprem, v.b) yerine getirmeleri konusunda zorlanamazlar.
Anayasa’ ya bakalım, sözleşme imzalarken yer almayan, acil servis nöbeti şartının, sonradan eklenerek zorla uygulanması için ne diyor ?
Anayasa’nın 18. maddesi uyarınca; “ Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.”, Türkiye tarafından kabul edilen ve Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca kanun hükmünde olan 29 Numaralı Cebri ve Mecburi Çalıştırmaya İlişkin Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesi'nin 2. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 4. maddesi uyarınca zorla çalıştırma yasaktır. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında vurguladığı gibi 2013 / 1613 Esas sayılı dosyasında verilen 02.10.2013 tarihli kararında da; “27. Anayasa'nın 18. maddesinin birinci fıkrasında "Hiç kimse zorla çalıştırılamaz..." düzenlenmesine yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesi "zorla çalıştırma" kavramını, temel insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerden ve ilgili uluslararası otoritelerin yorum ve uygulamalarından yararlanarak tanımlanmıştır. Zorla çalıştırma yasağına ilişkin uluslararası kurallar, 29 Numaralı Cebri ve Mecburi Çalıştırmaya İlişkin Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesi'nde düzenlenmiştir. Anılan Sözleşme'nin 2. maddesinde düzenlenen ve AİHM' ce de AİHS'nin 4. maddesinde yer alan zorla çalıştırma yasağının kapsamının belirlenmesinde esas alınan tanıma göre zorla çalıştırma: "Herhangi bir kişinin ceza tehdidi altında ve bu kişinin tam isteği olmadan mecbur edildiği tüm iş veya hizmetleri" ifade etmektedir. Buna göre, zorla çalıştırmadan söz edilebilmesi için, kişinin ceza tehdidi altında ve rızası bulunmaksızın çalıştırılması gerekmektedir (E.2011/150, K.2013/30,K.T. 14/2/2013). 28. AİHM' e göre bir eylemin zorla çalıştırma veya zorunlu çalışma sayılabilmesi için: 1) Kişinin işi kendi iradesine aykırı olarak yapması, 2) İşi yapma yükümlülüğünün "haksız" veya "baskıcı" olması veya yapılmasının katlanılmaz sıkıntılara yol açması gerekir. Ayrıca kişinin bu işi önceden rızasıyla yapıp yapmadığı, bir kuruma isteyerek girip girmediği, normal yurttaşlık veya mesleki yükümlülüğünün bir parçası olan bir hizmeti ifa edip etmediği de dikkate alınmalıdır (Van Der Mussele/Belçika, 8919/80, 23/11/1983, § 32-41; Karlheinz Schmidt/Almanya, 13580/88, 18/7/1994; Zarb Adami/Malta 17209/02, 20/6/2006).” açıklamalarına yer verilmiştir.
Birde Anayasa’ nın 50. maddesine bakalım; “ Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar. Dinlenmek çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.” hükmü yer almaktadır.
Bu kadar açık Anayasa Hükümleri varken, ortada savaş hali, deprem v.b gibi olağanüstü haller yokken, aile hekimlerini ve aile sağlığı elemanlarını isteği dışında çalıştırmaya zorlamak, çalışmalarını sistemli bir biçimde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma, gözden düşürme ve çalışma şevkini kırmak,yukarda tanımladığımız mobbing tanımına girmekte midir? Yorumu sizlere bırakıyorum.
Şiddet sebebi için “hastaların hekimlerinden uygunsuz isteklerde bulunması” demiştik, mobbing içinde “ idarecilerin hekimlerden hukuksuz isteklerde bulunması “ diyebilir miyiz ? Ne dersiniz…
Birazda THSK ‘ nun 2014 /12 sayılı genelgesini inceleyelim. Genelgenin ikinci paragrafında, tüm sağlık personelinin nöbet hizmetlerine katkısını sağlamak için denmesine rağmen, sadece aile hekimlerine nöbet yazılması, TSM’ ler bünyesinde çalışan hekimlerin bu hizmet içi eğitimden (?) mağdur bırakılması anlaşılamamıştır. Genelgenin 2.maddesinde belirtildiği gibi hastane acillerinde aile hekimlerine hiçbir oryantasyon ve acil sağlık hizmeti konusunda eğitim verilmeden, aile hekimlerinin acil servislerde nöbete yazılması, umarım ilerde onarılmaz, geri dönülmez hatalara sebebiyet vermez. Yoksa bunun hem yasal hem de vicdani sorumluluğu bu nöbeti yazan idarecilerde olacaktır. Genelgenin 4. maddesinde açık bir şekilde “birinci basamak hizmetlerde aksamaya mahal verilmeyecek “ şekilde bir ibare olmasına rağmen, nöbetlerin hafta içi 16.00’ da başlatılacak şekilde yazılması, artık birinci basamak sağlık hizmetlerinin önemli olmadığı anlamına mı ? gelmektedir, diye idarecilerimize sormak lazım diye düşünüyorum. Genelgenin en önemli maddelerinden biriside 4. ve 5. maddesi olmuş çünkü yedekli nöbet listesi ibaresi ne kanunda, nede yönetmelikte geçmezken aile hekimlerine hep aktif 8 saat, hem de icapçı 8 saat olarak nöbet yazılması, kanuna eklenen ihtiyaç olmadan asgari 8 saat ibaresi, otomatik olarak 16 saate çıkartılmıştır. Oysaki yedek listeye ihtiyaç halinde genelgenin 5. maddesinin a fıkrasında belirtildiği gibi havuzdan yedek listenin yapılması gerekirken, havuza hiç dokunulmaması düşündürücüdür. Yine aynı şekilde sekiz saat üzerindeki ihtiyaç ve zaruret hallerinin, illerin sağlık personeli doluluk durumu, nüfusu, coğrafi koşulları, sosyo-ekonomik ve kültürel özellikleri, nöbet tutulacak sağlık tesisinin il ve ilçe merkezine uzaklığı gibi muğlak ifadelerin yazılması, Anayasa’ nın “ belirlilik” ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Doluluk oranı kaç ? Kültürel özellikler neler ? Kaç km uzaklık ? Maalesef belli değil… Genelgenin 7. maddesinde ise, nöbet tutan personelin yemek, yer, malzeme gibi ihtiyaçları nöbet tutulan sağlık kuruluşu tarafından karşılanacak ama ulaşım konusunda sadece kolaylık gösterilecek ? Nasıl bir kolaylık gösterilecek ? Gece 24.00’ de nöbetten çıkan bir hekime taksi durağımı gösterilecek ? yoksa evine bizzat bırakılacak mı ? Genelgenin belki de en çok tartışılacak maddesi 10. maddesi olmuş. Çünkü nöbet muafiyeti konusunda ne Aile Hekimliği Kanunu’nda nede Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’nde bir atıf yapılmamasına rağmen, genelgede muafiyete işaret edilmesi ne kadar hukuka uygundur tartışılmalıdır.
Konuyu toparlayacak olursak, aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına, zorunlu yazılan acil servis nöbetleri, aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları tarafından mobbing olarak algılanmakta ve sağlık çalışanlarının birinci basamaktaki çalışma şevklerini kırmaktadır. İdarecilerimizden Anayasa Mahkemesinde konunun esastan görüşülüp karar çıkana kadar hukuksuz yazılan acil nöbetlerini iptal etmelerini bekliyoruz. Saygılarımla…
Dr. Hakan UZUN- TRABZON