yemeği tuzsuz yapıp sofrada tuz eklemek...Zaten tadına bakmadan atmak örfümüz ise hakkını verelim..
Özellikle sıcak yenen yemeklerde bu yöntemin çok işe yarayacağı rivayet edilir...
-Deliği küçük tuzluklar seçilmelidir.Neden tuzluklarımız üç delikli. .Derhal tek çıkışlı tuz kapları getirile.
- Yemeklerin lezzetini arttırmak için farklı tatlar kullanılabilir.Baharat doğu kültürümüz şahlanmalı..Sarımsak candır.
-Tuzlanarak saklanan ürünlerde tuz miktarı çok fazladır. Bu ürünleri tüketmekten uzak durulmalıdır.Ben turşuyu yıkayanlardanım..Elbette çok hijyenik olduğumdan değil..
-Bol su içilmelidir. Su ve maden sularının sodyum miktarı etiketlerinden kontrol edilmelidir.Okuma oranını düşününce etiket kontrolü hayali polyanna ..
-Sebze meyve tüketimi arttırılmalıdır.
-Konservelerin tuzunu azaltmak için yiyecekler yıkanarak kullanılabilir.
-Et, balık ve tavuk ürünlerinde konservelenmiş veya dondurulmuş ürünleri değil taze olanlar tercih edilmelidir.Kavurma pratik bir yardımcı ama günümüzde gerek var mı no frostlar gücenmesin..
-Kahvaltılık tahıl gevrekleri tüketirken düşük tuz oranlı olanları tüketilmelidir.Modern aileler için !!!
Kötü prens rafine tuzun iyi kalpli depresyona düşman kardeşi Bayan himalaya tuzu varmış.
Doğal himalaya , Baş ağrısına özellikle migrene doğal bir yardımcıymış..
-Kanserki hücrelerin oluşumunu engelleyip uçuk,siğil,çil gibi cilt lekeleri ve aknelere düşmanmış..
-Sedef ve egzema iyileşmesinde doğal destekcisiymiş.
...
Ali Ağaoğlu gelmiş demiş ki ;
"Sonra, tuzu kuru insanlar değişiklik arar, egzotik tatlara da bayılırlar." - ..
Konuyla ilgi kurmak zor olsada reklâm bizim işimiz olmadı .
Ne diyorduk İnsanın yediği bilinen ”tek kaya türü” olan tuz günde 15 gr. insan için normaldir.
Öte yandan tuz sadece yediklerimize lezzet katmakla kalmaz, bize huzur ve mutluluk verir. Yani tuzun insan psikolojisi açısından da faydaları vardır.Etrafa trend plan tuz lambalarına selam olsun. .
Memleketimizde denizden, göllerden ve kaya tuzlarından tuz elde edilmektedir. Hacıbektaş, Tepsidelik, Sarıkaya, Olti, Kağızman, Kulp ve Sekili tuzlalarında kaya tuzundan tuz elde edilmektedir.
Damıtma en yaygın tuz giderme metodudur. Bu işlemde çok tesirli veya ani tesirli buharlaştırıcılar kullanılır.
Kokusuz, suda eriyen, yiyecekleri korumada ve tatlandırmada kullanılan billursu madde, sodyum klorür (NACI) bedenler yakılınca geriye kalandır.
Schüssler Tuzları adıyla literatüre gecen Dr. Schüssler 1897 yılında insan bedenlerinin yakıldığında geriye kalanın tuz olduğunu tespit etmiştir.
Bazı yerlerde tuz kümeleri parçalanan buzdağları gibi suyun üzerinde yüzmektedir. Lut kavminin helâk olduğu bu alanda insanlardan geriye kalan sadece tuz kitleleridir adeta.
(.Lut'un karısı, üzerine çıktığı tepeden dönüp kavmin helakına bakarak; "kavmimin helakına ağlıyorum" der ve arkasından ibretli bir şekilde helak olur.''KUR'AN'DA: "LUT KAVMİ VE KARISININ HELAKI [ARAF(7)/80-84] '' Kendilerini hakka(İslam'a) çağıran elçilerini, öldürmeye teşebbüs etmiş bu yol kesen, eşkıya ve sapık kavmin, "doğru sözlü isen haydi azabı getir" alayı arkasından ortaya çıkan senaryo, şudur:
"Yurtlarını, kuyruklu yıldız vurmuş; arkasından ortaya çıkan büyük bir deprem, şehirleri altüst ederek yutmuş. Tetiklenen volkanik patlamalarla, üzerlerine, kükürtlü (sülfürlü)-ateşli küller ve asitli yağmurlar yağmış. Depremlerle yutulan ve çöken şehirlerin üzerini, kuzeyden taşan Lut Gölü suları kaplamış. Volkan artığı kükürt ve şiddetli yağmurlar Lut Gölü'nün asidik hale getirmiş ve içindeki canlıları yok ederek, Ölü Deniz'e dönüştürmüş. Zamanla asit, tuza dönüşerek; Dünya'nın en tuzlu denizi ortaya çıkmıştır. Bugün, Ölü Deniz'in tuzluluk oranı, %30 civarındadır ve içinde hiçbir canlı yaşamamaktadır." Bugün Ölü Deniz(Lut Gölü)'nün Ürdün tarafında Bu kadın görünümlü "taşlaşmış heykel", Ürdün halkı arasında, "Madam Lut"(Lut'un Karısı) olarak bilinmektedir )
Tuz terapisi ile rahatlamak mümkün. Her ne kadar negatif iyon terapisi genellikle duvarları doğal tuzla kaplanmış yapay tuz mağaraları veya daha popüler adıyla “tuz odaları”nda doğal tuz madenlerinin mikrokliması sağlanarak yapılsa da, elbette gerçek bir tuz mağarasının etkisi görülemiyor.Terminolojiye göz kırparsak ;
“halotherapy” Yapay tuz mağaraları oluşturularak yapılan tuz terapisi ..
“speleotherapy” , gerçek tuz
gerçek tuz mağarasındaki tuz terapisi..
Tuz terapisi için tuz odalarından ziyade Ukrayna veya Slovakya gibi Doğu Avrupa ülkelerindeki tuz madenlerine gitmek en sağlıklısı.
Tarihin dönemlerinde tuza sahip olanlar en büyük zenginliğe sahip olmuşlardır. ''Tuzun kuru '' acaba buralardan mı gelir bilinmez..Ataların işine karışılmaz..Konukseverlik ifadesi olarak ikram edilen tuz,romalılarda sofrada servis edilirdi. Hatta anlaşmanın bağlandığını simgelediğinden bir ziyafet sofrasında tuzluk bulunmayışı, düşmanca bir eylem olarak yorumlanır, kuşku uyandırırdı Bu kristal parçacıkları sadece gündelik yaşamı tatlandırmakla kalmamış verimlilik sembolü olmuştur..Yine bu dönem maaş yerine tuz verilmiştir.Maaş anlamına gelen “salary” latincede tuz anlamına gelen 'salarium'dan türemiştir. Bir gelin kız dünür gitme ritüelini yaşatırsak ;
-Hanım kızım oğlum çok salarium almaktadır.
- Sağol hanım teyzem bendeniz maaş almayı tercih edenlerdenim..
Biliyor musunuz Hindistan da bağımsızlık savaşını Mahatma Gandi bir avuç tuzu alıp havaya kaldırmasıyla başlatmıştır..Ok yerine sanırım vikingler duymasın.
İnsanoğlunun asırlardır kullandığı, Sayın Tuz, Ortaçağda onur getiren bir madde, Rönesans’ta zenginlerin lüksü, farklı kültürde tanrı, ilaç ( böcek ısırmaları, diken batmalarında )olarak kullanılmıştır. Asker maaşlarının ödendiği, uğruna savaşlar yapıldığı tuz ile günümüzde kullanılan tuz aynı değildir..Tuz dertlerin dermanı prensliğini devretmiştir. Yanlış büyütülmüş hastalıkların yoksul taçsız babası olmuştur.
........Bildiğiniz sıradan tuzun sıradışı kısa hikayesiydi..
Dr.Almıla Suna Nizamoğlu